BAĞIMLI KİŞİLİK / BIRAKMA BENİ SENSİZ YAŞAYAMAM

Sensiz olamam, sensiz bir hiçim, yalvarırım bırakma beni, ne istersen yaparım!

Aslında bağımlı doğarız. Daha anne karnında başlayan iç içe hikâye doğumdan sonraki ilk bebeklik döneminde de devam eder. Kontrolün ebeveynde olduğu ilk yıl çocuğun keşif çabaları henüz bir tehdit değildir. Ancak özellikle bizim gibi kültürlerde ne vakit çocuk, ebeveynden ayrıksı hareket edebilir hale gelir, emekler, yürür, o vakit macera başlar.

Kaygılar el ele tutuşur ve “Basına bir iş gelir” gerekçesiyle engelleme, onun yerine yapma, daima ve eksiksiz yanında olma hikâyesi başlar. Oysa yakınında bulunup izlemek ve gerçekten bir tehlike yoksa çocuğun denemesine, sınırlarını keşfetmesine izin vermek çok önemlidir. Çünkü müdahale edildiğinde çocuğun denemesi ve belki de başarması fırsatı/hazzı elinden alınmış̧ olur. Çocuk neyi, nereye kadar yapabileceğini öğrenemez.

İşte bağımlılığın sağlam temelleri bu vakitlerde atılmaya başlar!

AŞIRI KORUYUCU EBEVEYN OLMAMAK GEREK

Tedbir almak şüphesiz çok gerekli ancak aşırı koruyucu ebeveynler olmamak için gayret etmeliyiz. Çocuklara yaşlarına uygun becerilerde deneme ve başarma fırsatı vermeliyiz. Kendi kaygılarımızı çocuğa yansıtmadan yol alabilmek, müdahaleyle korumanın ayrımına varmak ve bunu çocuklara anlatmak önemlidir, faydalıdır!

Dikkat ettiyseniz, kişiliğe dair her başlıkta mizaç konusundan, yani biyolojik mirastan etkilendiğini ve bunun da kişilik üzerindeki ana belirleyicilerden biri olduğunu belirttik.

Bağımlı kişilikte de durum aynı…

Yani mizaçsal bir yatkınlık var ama yine de ebeveyn tutumlarının gücünden söz etmeden olmaz. Zira fark edip değiştirebileceğimiz alan burası.

Mizaca dokunamıyoruz. Bu, şu demek: Eğer bir çocuk bağımlı olmaya eğilimli bir genetik mirasa sahipse, kısıtlayıcı ve özgürlük tanımayan anne-baba tutumları o çocuğun ileride sağlam bağımlı bir kişilik geliştireceği ihtimalini arttırır.

Tersi durumdaysa…

Yani gelişimi ve girişimleri bilinçli ve güvenli bir şekilde izleniyor, destekleniyor, kendi sınırlarını, becerilerini, neyi yapıp yapamayacağını keşfetmesine fırsat veriliyorsa bu çocuklar bağımlılığa yatkın olsalar dahi ilerinin özgün ve otonom bireyleri olma konusunda diğerlerinden daha şanslılar.

BAĞLILIK VE BAĞIMLILIK AYNI ŞEY DEĞİLDİR!

Bağımlılık hafifken fark edilmesi en zor kişilik özelliklerinden biridir.

Her şeyden önce bağlılıkla çok karıştırılır.

Düşünsenize size çok düşkün, sizinle zaman geçirmeye gönüllü, her kararını size danışan ve fikirlerinize değer veren biriyle olmak hem kendinizi çok iyi hissettiren hem de ilişkiyi besleyen bir durumdur.

Bundan pek şikayet etmezsiniz.

Ne zaman ki bir yapışıklık duygusu hissedersiniz, o kişi size sıkıntı verir.

İşte o noktada sorunlar da başlar.

Çünkü kendinizi o kişinin kararlarına ortak olurken ve sorumluluklarını üstlenirken bulursunuz.

Hele bu kişi ailenizin içinde ve daima sizinle olacak kadar yakın biriyse; eş, evlat ya da kardeş hatta bazen anne ve babaysa iş daha da zorlaşır. Bir anda ebeveyninizin annesi ya da babası olursunuz. Sınır koymak zamanı geldiğinde ki bu konuda çoğunlukla geç kalınır, vicdan devreye girer ve gerçekleri değerlendirme gücümüzü elimizden alır.

Madalyonun diğer yüzüne bakalım.

Bağımlı davranarak yani kendisini tamamen yanındakine teslim ederek, en ufak kararında dahi onayınız olmadan adım atmayan, sorumluluklarını size devreden bağımlı yakınınız o kadar muhtaç ve yetersizdir ki bu duruma kayıtsız kalmanız çok zordur.

Bu tutumu epey zamandır artık bir varoluş biçimi haline getirmiştir. Sürekli talepleri vardır, siz olmadan bir hiç olduğu ve elini bıraksanız en ufak bir rüzgârda uçup dağılacağı duygusunu derinden hissettirir.

“DENEMEYE HAZIRIM”, “BEN HALLEDERİM!”

Senaryonun romantik ilişkilerle ilgili olan kısmını biraz daha açmak hem öğretici hem de heyecanlı olabilir.

Eğer bağımlı bir kişiliğimiz varsa çoğunlukla bu yanımızı tetikleyen ve zaman ilerledikçe pekiştiren eşler bize çekici gelir. Bildiğimiz yol, alıştığımız ilişki biçimi tanıdıktır ve güvenlidir. Başka deyişle çocukluğumuzdaki senaryo tekrarlanmakta, bildiğimiz plak yeniden dönmektedir.

Örneğin; eşimiz güçlü ve korumacı biridir. Tıpkı anne ya da babamız gibi, bize çocukmuşuz gibi davranır. Kararlarımızı ona danışır, hatta giderek karar vermekten de vazgeçip, bu işin sorumluluğunu tamamen ona devrederiz.

Elbet hayattaki her duruşun bir bedeli var.

Bağımlı kişilik özelliklerini sürdürmenin bedeli özgürlüğümüz, kişisel gücümüz hatta kimliğimiz ve hayattaki bireysel duruşumuzu kaybetmektir.

Bu belki de bir türlü kurtulamadığınız, sıkışıp kaldığınız, fazla uzun süren çocuk halinden çıkma zamanıdır. Basit günlük işlerden başlayarak yapabildiğinizi önce kendinize kanıtlamanız erişkinliğe geçişteki en etkili adım olacaktır.

“Denemeye hazırım”, “Ben hallederim”, “Üstesinden gelebilirim” demenin tadı alınınca ve gerçekten üstesinden gelebildiğimizi gördükçe işler hızla yoluna girer.

Kolay olduğu sanılmasın. Bu durumu çözmek, tutarlı bir çaba gerektiriyor. Ancak, bağımlı olmanın, mecbur olmanın yükünden uzaklaşıp, bağlı olmanın hafifliğine geçmek bir ödüldür, hayata ve insana yakışır.

O SİZİN NEYİNİZ?

Eşinizse:

  • İlişkinin en başından itibaren sürekli size danışan, kendi karar vermekte güçlük çeken, size sormadan karar alamayan bir partneriniz varsa olayları sadece size düşkünlüğü üzerinden değerlendirmeyin.
  • İlişkinizde bireysel sınırlarınızı, birlikte yapılabilecekleri ve birlikte alınabilecek kararları iyi belirleyin. Tüm süreçlere dair kararları tek başınıza yüklenmeyin.
  • Partnerinizin kendi hayatıyla ilgili aldığı kararlarda, üstlendiği her türlü sorumlulukta destekçisi olun.
  • Siz olmadan hiçbir şey yapamayacağı hissinden uzaklaşması konusunda gerçekçi olmasını sağlayın.

Çocuğunuzsa:

  • Gelişim aşamasında size bağımlı yapılanmasının önüne geçip, kendi başına gerçekleştirebileceği davranışlarda teşvik edin, özendirin, takdir edin.
  • Koruyucu-kollayıcı tutumla yaklaşmak yerine korku ve kaygılarınıza hâkim olmaya çalışarak yaklaşın.
  • Kendi sınırlarını yaratması konusunda destekleyin. Davranışlarına ve yapabileceklerine güvenle yaklaşın. Önemseyin.
  • Kendi başına aldığı kararları ve sorumlulukları takdirle karşılayın.

Ebeveyninizse:

  • Size küçük bir çocuk gibi davranmaması konusunda uyarın.
  • Korunmaya ihtiyacınız kalmadığını, kendi başınıza birçok şeyle baş edebileceğinizi hatırlatın.
  • İhtiyacınız olmayanların sunulmaması konusunda ricada bulunun. İhtiyaç duyunca ondan destek isteyeceğinizi söyleyin ve gerçekten ihtiyacınız olduğunda destek alın.
  • Kararlarınıza saygı duyması gerektiğini vurgulayın. Aldığınız kararlar konusunda dirayetli davranın.
  • Kararınızın küçümsenmesine, değiştirilmesine, dönüştürülmesine izin vermeyin.

Arkadaşınızsa:

  • Sürekli sizin plan yaptığınız, sorumluluk aldığınız ilişkilerden kaçının.
  • Başkalarıyla kurduğunuz ilişkilere olumsuz yorumlar, eleştirel yaklaşımda bulunmasına izin vermeyin.
  • Sürekli her şeyi birlikte yapmak zorundaymışsınız algınızdan vazgeçin.
  • Hayatına dair tek başına aldığı kararlar konusunda destek olun, yüreklendirin.