En çok gözlere hasar veriyor! Önlem alınmazsa…

Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabete bağlı gelişebilen “diyabetik retinopati”, 20-65 yaş arası önlenebilir körlüklerin en önemli sebebi olarak gösteriliyor ve zamanında önlem alınmadığında kalıcı körlükle sonuçlanabiliyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Berker, konu hakkında bilgi verdi.

ABONE OL

Diyabet, yüksek kan şekeri ile kendini gösteren ve vücuttaki bütün damarlara zarar verebilen kronik bir hastalıktır. Kan şekeri yüksekliği, pankreasın insülin salgılayamamasına (Tip 1 diyabet) veya salgılanan insülinin hücreler tarafından kullanılamamasına (Tip 2 diyabet) bağlıdır.

Yüksek kan şekerine uzun süre maruz kalan damarlar zamanla hasarlanır, tıkanır ve dokular için gerekli kan ve oksijen ihtiyacını karşılayamaz hale gelir. Diyabette oluşan damar hasarı geri dönüşsüz olduğu için, oluşmadan gerekli önlemlerin alınması çok önemlidir.

Diyabet görülme sıklığı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her yıl artmaktadır. Obezite, kötü beslenme alışkanlıkları, hazır ve paketli gıdalar, hareketsizlik ve stresli yaşam koşullarının bu artışın nedenlerinden bazıları olarak gösteriliyor.

“Zamanında önlem alınmazsa bu süreç kalıcı körlükle sonuçlanır”

Diyabetin en çok etkilediği organların başında gözler geliyor. Diyabetik retinopati, 20-65 yaş arası önlenebilir körlüklerin en önemli sebebidir. Kontrolsüz kan şekeri yüksekliği vücudun tüm damarlarında anjiopati denilen damar hasarlanmasına ve buna bağlı problemlere yol açar.

Retina dokusu, gözün arka-iç yüzeyinde bulunan ve görme hücrelerini içeren tabakadır. Çok zengin bir damar ağı bulunan retina, kronik kan şekeri yüksekliğinden çok etkilenir. Retina damarlarının tıkanması sonucu kan dolaşımı bozulur ve retina hücreleri oksijensiz kalarak ölmeye başlar. Göz arkasında kanamalar, sıvı toplanmaları (ödem), yırtıklar oluşur. Zamanında önlem alınmazsa bu süreç kalıcı körlükle sonuçlanır.

Diyabetik retinopati hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabetlilerde oluşabilir. En sık 20-65 yaş arası yetişkinleri etkilemektedir. Diyabetin uzun yıllardır bulunması ve kan şekeri kontrolünün yeterli olmaması bu komplikasyonun oluşmasında en önemli risk faktörleridir. Diyabete eşlik eden kalp, böbrek rahatsızlıkları gibi diğer kronik hastalıkların varlığı, obezite ve sigara kullanımı riski arttırır.

Hastalık ilerledikçe uçuşmalar, görme kalitesinin bozulması ve görme kaybı oluşur. İleri evrelerde beslenmesi bozulan gözün tansiyonu yükselir, kırmızı ve ağrılı bir göz haline dönüşür. Tedavisi hastalığın evresine ve şiddetine göre değişkenlik gösterir. İlerlemiş retinopati varlığında, yine hasarın şiddetine bağlı olarak, lazer tedavisi, göz içi enjeksiyonlar ve retina cerrahisi uygulanmaktadır.

“Muayene, diyabetin ilk yıllarında yılda bir kez tekrarlanmalı”

Muayene, diyabetin ilk yıllarında, kan şekeri düzenli ise yılda bir kez tekrarlanmalı. Kan şekeri ve hemoglobin A1C yüksek seyrediyorsa muayeneler çok daha sık olmalı, 3-4 ayda bir yapılmalı. Bunun nedeni, retinopati henüz başlangıç evresinde yakalanırsa kontrolü çok daha kolaydır. Geç tanı alan hastalarda bütün tedavilere rağmen kalıcı görme kaybı önlenememektedir. Diyabetik retinopati, kan şekerini iyi yöneten, diyetine, tedavisine, egzersize dikkat ederek yaşayan ve göz muayenelerini aksatmayan bireylerde, kontrolsüz bireylere oranla çok daha az görülür ve daha kolay kontrol altına alınabilir. Diyabet tanısı alanlar ümitsizliğe kapılmamalı, hekimi tarafından önerilen ilaçları düzenli kullanmalı, diyabetik yaşam ve beslenme tarzını benimsemeli. Diyabetten değil, geç kalmaktan korkmak gerekir.